“Kanser Geni”ni Harekete Geçirmek Kalp Hastalığını İyileştirebilir

Bilim insanları kanserle ilgili bir çalışma esnasında kanser oluşumunda ortaya çıkan bir gendeki frenleyici mekanizmanın kalbin kendini onarabilmesi için hücreler geliştirmesini sağladığını fark ettiler. Araştırmacılar bu yolla geliştirdikleri tedaviler ile kanser izi bırakmadan kalp yetmezliğini tedavi etmeyi amaçlıyor.

Metro (Çev: Dilaver Demirağ)

Kanser geni, dünyanın kalp hastalığı için ilk iyileştirici tedavisinin sırlarını tutabilir. Cambridgeli bilim insanları kanserin yayılmasına izin veren bir genin nasıl kapatılacağını bulmak için ayrı bir araştırma yaparken bu keşfi yaptılar.

Ancak, genin kalp dokusunun kendisini onarmasına yardımcı olabileceğini fark ettiklerinde şaşırtıcı bir U dönüşü yaptılar. Kanser genini farelerin kalplerinde aşırı aktif ve işlevsel hale getirilmesi, kalp hücresinin yenilenmesini tetikledi.

Öncü çalışmanın yazarı Cambridge Üniversitesinden araştırmacı Dr. Catherine Wilson “Bu gerçekten heyecan verici çünkü bilim insanları kalp hücrelerini uzun zamandır çoğaltmaya çalışıyorlar. Bulgular, doktorların kalbin kendini onarmasına yardımcı olabileceğini gösteriyor. Mevcut kalp hastalığı tedavilerinin hiçbiri kalp dokusunun dejenerasyonunu tersine çeviremez, sadece hastalığın ilerlemesini yavaşlatır. Şimdi bunu bir fare modelinde yapmanın bir yolunu bulduk.” dedi.

Kalp yetmezliği her yıl dünya çapında yaklaşık 23 milyon kişiyi etkilemektedir ve şu anda tedavisi yoktur. Kalp krizinden sonra yetişkin bir insanın kalbi, kardiyomiyosit adı verilen bir milyar kalp kası hücresini kaybedebilir.

Vücuttaki diğer birçok organın aksine, yetişkinlikte kalp kendini yenileyemez, bu nedenle bu hücreler asla değiştirilmez. Kayıpları kalbin gücünü azaltır ve bir tür yara oluşumuna, kalp yetmezliğine ve nihayetinde ölüme neden olur.

Hücrelerin kendilerini kopyaladıkları hücre döngüsü, memeli hücrelerinde sıkı bir şekilde kontrol edilir. Kanserli hücreler kontrolsüz bir şekilde çoğalmaya başladığında gelişir ve Myc* geni süreçte önemli bir rol oynar.

Wilson şunları söyledi: “Myc‘in kanserlerin büyük çoğunluğunda aşırı aktif olduğu bilinmektedir, bu nedenle bu geni hedeflemek kanser araştırmalarında en yüksek önceliklerden biridir. Son zamanlarda yapılan araştırmalar Myc‘in kontrolünü bir kanser tedavisi aracı olarak ele almaya odaklandı.”

Araştırmacılar Myc‘i bir fare modelinde aşırı aktif hale getirdiklerinde, karaciğer ve akciğerler de dâhil olmak üzere organlarda kanserli etkilerini gördüler. Birkaç gün boyunca çok miktarda hücre çoğalmaya başladı ancak kalpte hiçbir şey olmadı.

Kalp kası hücrelerindeki Myc güdümlü aktivitenin, hücrelerde Ccnt1 adı verilen başka bir gen tarafından yapılan Cyclin T1 adı verilen başka bir proteinin seviyesine kritik olarak bağlı olduğunu buldular. Ccnt1 ve Myc genleri birlikte ifade edildiğinde, kalp rejeneratif bir duruma geçer ve hücreleri çoğalmaya başlar.

Wilson şunları söyledi: “Bu iki gen, yetişkin farelerin kalp kası hücrelerinde aşırı eksprese edildiğinde, kalp kası hücrelerinin sayısında büyük bir artışa yol açan geniş hücre replikasyonu gördük.”

Yeni nesil teknolojiyi kullanan araştırmacılar, Myc geninin kalp hücrelerindeki davranışlarını gözlemleyebildiler. Myc, spesifik hücrelerde DNA’ya bağlanan ve protein oluşturmaya yardımcı olan gen ekspresyonunu aktive eden bir protein üretir.

Ancak proteinin başarılı bir şekilde bağlanmasına rağmen, kalp hücreleri kendilerini çoğaltmaya başlamadı, çünkü protein gen ekspresyonunu aktive edemedi. Gen ekspresyonu için hayati olan bir başka protein olan Cyclin T1, kalpte eksikti. Aşırı aktif Myc ile hücrelere eklenmesi hücrelerin hızla çoğalmasına neden oldu.

Wilson şunları söyledi: “Mevcut tedavi seçeneklerinin hiçbiri kalp dokusunun dejenerasyonunu tersine çeviremez. Kalbin kendini yenileyememesi, karşılanmamış önemli bir klinik ihtiyaçtır. Kalpte Myc harekete geçirilse bile, diğer araçların çalışmasını sağlamak için orada olmadığını gördük, bu da kalp kanserinin bu kadar nadir olmasının nedenlerinden biri olabilir. Şimdi neyin eksik olduğunu biliyoruz, ekleyebilir ve hücrelerin çoğalmasını sağlayabiliriz.”

Dünya nüfusu çoğaldıkça ve kalp yetmezliği prevalansı arttıkça, hasta bakım maliyetinin de önemli ölçüde artması beklenmektedir. Araştırmacılar, araştırmalarını kalp hastalığının tedavisi için genetik bir terapi üzerine geliştirmeyi umuyorlar.

Wilson sözlerine şunu da ekledi: “Kalpteki Myc ve Cyclin T1’i açmak için kısa vadeli, değiştirilebilir teknolojiler kullanmak istiyoruz. Bu şekilde, yanlışlıkla kanser oluşumuna yol açabilecek herhangi bir genetik ayak izi bırakmayacağız.”

Çalışma, Nature Communications dergisinde yayımlandı.

 

* Myc olarak isimlendirilen kanser geni içindeki bir protein maddesi olan MK5 protein, kanser hücrelerinin çoğalmasını yavaşlatıcı bir rol oynuyor. Bu anlamda kanser hücrelerini çoğaltan Myc geni çoğaldıkça bu hücrelerin büyümesini ve çoğalmasını engelleyen bu protein miktarı da artıyor. Bu anlamda Myc geni kendi yavaşlatıcı proteinlerini arttırarak kendi kendini frenliyor. Dolaysıyla bir vücutta ne kadar çok Myc proteini varsa o kadar çok yavaşlatıcı madde üretiliyor.

Bir yanıt yazın